Bir Malatya Hatırası
Yine evden oturduğum yerlerden çok uzaklarda bir yolculuğa çıkmıştım. Sabahın ilk ışıkları vuruyordu yüzüme. Sessiz , yumuşak ve üşüyen bedenimi farketmişcesine sıcak... Yolları oldum olası sevmişimdir. Bana düşünme fırsatı veriyor hayallere dalmama imkân tanıyordu. Ufak bir mola verdik yol kenarında ufak tefek bir barika yanına konulmuş iki semaver , üzerine çadır çekilmiş birkaç ağaç direk ve büyükce bir tabela "taze çay bulunur ". Çok haklılardı çay epeyce sıcaktı. Ufak karton bardaklarda ikram edilen bu çayda bir şey vardı. Sanırım çaylar amcanın gulumsemesinde demlenmiş hayatında közlenmişti odunlar. Çayı yudumlarken bir taraftan safa sola bakıyordum. Kimselerin olmadığı bu yerde bu adamın böyle bir fikirle burda olması inanılmaz bir ticaret zekası diye düşünüyordum meğerse adamcağız burda yaşıyormuş kimsesi yokmuş yol kenarında ufak bir barikada ve çay satarak...
Arabaya tekrar biniyorum son bir nefes çekip yola devam ediyorum. Camı hafif aralayıp rüzgarın bedenime dokunmasına izin veriyorum. Yollar yollar uzunca yollar...
Nihayet biten bu yolculuk yerini muazzam bir tarihi mekanın yolculuğuna bırakıyordu kendini. Tarihin kokusunu muazzam coğrafyanın şekillendirmesi hangi birine odaklanacağıma şaşırmıştım. Müthiş bir şelale derin vadi içerisine oturmuş size hoş geldin diyor. Biraz ilerisinde soğuk suyunu yüzünüzde hissettiğiniz bir nehir.. yürüyorum, bakıyorum nasıl olmuş nasıl olabilmiş... Geldiğim yer Malatya'nın Darende ilçesi Gülpınar Şelalesiydi. Uzun incelemeler bakışmalar hayranliklar bittikten sonra biraz daha yolculuk yaparak Somuncu Baba Türbesine de uğramadan olmaz diyoruz. Türbeden ziyade gezilecek bir turistik mekan gibi hazırlanmış sunulmuş. Yemek yiyebileceğiniz restoranlar yuzebileceginiz doğal havuzlar oturup piknik yapabileceğiniz çardaklar... her şey düşünülmüş... Somuncu Baba Türbesine yaklaştıkça okunan dualar ve camiden yükselen Kur 'an sesleri iç yolculugunuzu bambaşka bir yere doğru sürüklüyor. Içimden dualara boğuluyor huzuru hissediyordum. Beyaz mermer taşlarla çevrelenmiş bu yerde kendini huzurlu hissetmemek imkansız ötesi bir şey. Bütün beklentileri karşılayacakmış gibi öylece karşımda duruyordu. Ruhum filizleniyor çiçekler açıyordu. Artık ayrılma vaktiydi , ruhunuzun bir parçası kulaklarinizdan yavaş yavaş sessizlesen dualarla gidiyordu. Taş sokaklar ve eskimiş duvar kenarlarında kayısının her türünü bulabileceğiniz ufak tezgahlar dikkatimi çekiyordu. Çocukken kayısı toplamalarim ağaçların üstünde gezmelerim geliyor aklıma. Uzunca bir yürüyüşten sonra tekrar arabaya biniyorum.. vermiş olduğum bu kısa mola hayatımın içinden büyük bir yolculuğa çıkmışcasına beni huzura kavuşturmayı başarmıştı. Tek başımıza kaldığımız koca dünya da neler olmuş neler geçmiş kim bilir kimler ayak basmış ayağımı çektiğim yere. Güneş batmak üzereyken seslerin kulaklarimdan silinmesiyle gözlerim kapanıyordu....
Yorumlar
Yorum Gönder