PSİKOCOĞRAFYA NEDİR?

Öncelikle hepimizin merak ettiği bu soru ile başlayalım psikocoğrafya nedir? ‘Kentin insan, insanın kent üzerindeki etkisi pek çok araştırmanın, yazının hatta romanın konusu olsa da bunun “psikocoğrafya” adı altında özel bir bilgi edinme pratiği olarak terimleştirilmesi, 1950’lerde gerçekleşir. İsim babası Guy Debord’un Les Lévres Nues adlı dergide sıkça belirttiği gibi, psikocoğrafya, coğrafya ve psikolojinin karşılıklı etkileşimini araştırır.’[1]

Kuşkusuz coğrafyanın bir unsuru olan insan ve mekan ilişkisi psikolojide de karşımıza çıkmaktadır. İnsan ve kent yani yaşanılan mekan vurgulanmaktadır. Coğrafya,insanların davranışlarını, alışkanlıklarını, ilişkilerini, giyinişlerini, zihinsel yapıları ve duygusal yönelimlerini güçlü bir şekilde etkiler. Yaşanılan mekan ,düşünce biçimimizden sosyal ilişkilerimize kadar pek çok olguyu belirleyici güçtedir.Mekan,insan davranışlarını inceleyen psikolojinin de ilgi alanına girmektedir. Psikocoğrafya insan ve makanın karşılıklı iletişimini araştırmaktadır.Bu iki unsur yaşamsal etkileşim içerisinde yer almıştır.Coğrafya mekanı oluşturur, mekanı da insanı.
Her bölgede farklı kültürel yapıda insanın karşımıza çıkmasının temel sebebi de coğrafi değişkenlerdir.İnsanlar bulundukları ortamın şeklini almakta ve bu durum karşımıza psikoloji ile ortaya çıkmaktadır.
 Örneğin;Dünya da intiharların çok sık görüldüğü bölgelerde  genellikle güneşi çok az gören, kapalı hava diye tabir ettiğimiz klimatolojik bir durum ile arasında büyük bir ilişki olduğu ortaya çıkmaktadır.İnsanların ruh halini oldukça etkileyen bu coğrafik unsur intihar dışında psikolojik bunalımlara da neden olmaktadır.Hep kötü hava şartlarının kasvetli olduğundan bahsederiz; kasvet , aslında  hava durumu değil insanların ruh halleri ile bütünleşmiş bir kavramdır. Hava şartları kasvetli değil kapalıdır insanlar iç bunalımlarını, psikolojik buhranlarını kasvet diye adlandırır.
 Kentsel açıdan değerlendirecek olursak insanların yaşamlarını sürdürdükleri büyük kentler ve metropollerde daha çok karşımıza çıkan psikocoğrafya,insanların ruh hallerini daha çok etkilemektedir.Özellikle metropol kentlerde yaşanılacak mekanın azlığı nüfusun yoğunluğu ve bu yoğunluğun meydana getirdiği kentsel sorunlar insan psikolojisini üst düzeyde etkilemektedir.Kendilerini belli bir mekana ve olguya ait hissedememe hali en çok karşılaşılan durumlardandır.Tekdüze yaşam ve bu yaşamın getirmiş olduğu sorunlar insanları robotlaştırmaktan öte bir durum değildir.










[1] ŞAHİN YEŞİL.S./Psikocoğrafya ve Bir Şehir Gezginin Anıları/Edebiyat Eleştiri Dergisi/2016/5/Sayfa;126

  • Görsel;https://antroposendemardin.wordpress.com/2017/03/28/ayse-narin-kentsel-iz-2/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

COĞRAFYANIN EDEBİYAT İLE İLİŞKİSİ

NEDEN ANADOLU COĞRAFYASI ?