KAHRAMANMARAŞ'A YOLCULUK

Huzurun bu topraklarda nasıl yeşerdiğinden bahsetmek istiyorum sizlere . Uzaklarda  bir yolculuğa çıkalım..
Bir sabah trenin raylarla yaptığı dansın müzikali ile  uyanıyorum. Yanımda fazlaca bir yüküm olmadığından sadece yüreğimi taşıyabiliyorum oradan oraya . Aşık mıyım? evet aşığım! Bu sese ,camdan ufak ufak sızmaya çalışan rüzgara, trenin oluşturduğu hafif sarsıntıya ,yolculuğun özlem dolu kokusuna, son durağa aşığım ben...
 Asla asla demeyin çünkü aslalarınız sizi yaşamanız için bir durakta sabırsızca bekleyen yolcu gibi durduruyor ve onu yaşamaya başlıyorsunuz. Uzun yolculuklar bekleyeniniz olmayınca uzar da uzar. Bir gün boyunca yapmış olduğum yolculuğun sonuna yaklaştığımda bir gürültü kopuyordu beynimde hiç hesapta olmayan şeyleri düşünüp duruyordum. Karşımda hiç tanımadığım bir hayat var, hayatlar var.. Nasıl umudumu kaybetmemem gerektiğini öğretecek bir annem olmadı . Annem canım annem bana hep güçlü olmayı öğretti sert olmayı başarılı olmayı ama umudu,  hayatın naifligini, yolların uzamasını, gözlerimin dalmasını, sevdayı öğretmemişti...
Gideceğim yere geldiğimi farketmem uzun sürmeden indim o son durakta. Karşıya geçip trenin devam etmesine dalmışım gözlerimi alamıyordum sanki başka yere çevirsem gözlerimdeki yaşlar bir bir dökülecek . "Hanim kız" sesi ile ürktüm bir an."karşıya geçmeliziniz "dedi yaşlıca bir amca peki dedim trenin hala duruyor olması umidi ile tekrar kafamı çevirdiğimde boş raylarla karşılaşmak hayal kirikligimi ruhumun bir yerlerde sakladığı kimsesizlik ile buluşturduğundan mıdır nedir tutamadım göz yaşlarımı... Karşıya geçtim tren yolculuğu kendini otobüse saklıyordu gideceğim yer Kahramanmaraştı. Ahh canım memleketim özlemiş midir acaba beni ? Yollar yollar yollar... bitmişti nihayet hiç sevemedim bu otobüs yolculuklarını. Bir küçük sırt çantası ben ve yüreğim gelmiştik öylece duruyorduk şehrin önünde . Hoşbuldum dedim icimden genelde içimden konuşurdum zaten kimselerin duymaması umrumda değil neticede soruyor cevaplıyor muhabbet ortamımı oluşturuyordum, zaten illa birilerinin duyması gerekmiyordu sohbetimi.  Ahh şairler kenti güzel şehir hiçmi değişmez hala aynı. Değişen yollardan duraklardan çöp konteynirlardan sokak lambalarından bahsetmiyorum ruhu bir şehirin ruhu hiçmi değişmez hepmi Necip Fazıl hissettirir bu sokaklar hep mi Nuri Paktil'i görüyorum postahane önlerinde... onları hiç görmedim ama hep hissettim.. taş sokak aralarında topaç çeviren çocukları mahallenin ruhunu hissettim. Her köşe başında şiir sevdalısı gençleri özledim . O dönemlerde yaşamamış olmam onları hissetmeme engel değildi olamazdı.ben ruhumda hissedebiliyordum evet ışte ! Orada duruyordu o müthiş kara lise . Öncelikle sizi Kara bir kapı karşılıyor paslanmış kenarları tarihe meydan okurcasına ben burdayım diyordu. üzerindeki motifleri ile geçmiş hayatın silinmeyen izler zamana aitliginin yitirdiğini adeta sergiliyordu . sanki geçmişe gidiyormusun gibi...  öğrenciler dikkatimi çekiyor ön bahçede top oynayan birbirleri ile şakalaşan . Kara lisenin ismini aldığı o kara duvar rengini biraz kirli soluk bir renkle karşıladı elimi duvara uzatıp yürümeye devam ettim duvarı hissetmek  çok garip o öyle basit bir duvar değildi...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

COĞRAFYANIN EDEBİYAT İLE İLİŞKİSİ

PSİKOCOĞRAFYA NEDİR?

NEDEN ANADOLU COĞRAFYASI ?