Şanlıurfa'da bir sokak

Şanlıurfa'dayım bu sefer ordan çıkıyor sesimiz.Umutlarımızı gökyüzüne beyaz güvercin edasıyla gönderdiğimiz hayatlar yaşıyoruz.Bazen bazı durumlarda insanlık kelimesinden olabildiğince utanıyorum.Tarihi oldukça geniş coğrafyaları sarmış bu muazzam şehirde dar sokaklardan geçerek ilerliyorum.Tozlu olabildiğince temizlenmeye çalışılmış bu sokaklar. Duvar yazıları dikkatimi çekiyor öncelikle.Bazıları komik bazıları isyankar bazıları sevda, kavuşamayanlar,ülke sorunları her şey var.Bu kadar dertli misin sen ey şehir! Peygamberler şehri...
Küçük bir çocukla tanışıyoruz. Arkamdan "abla oradan gitme yol kapalı." Diye seslenişini duyup duvar yazılarına dalmışlığımdan ürküyorum önce . Göz ucuyla küçük yavrucağı inceliyorum. Yırtık ayakkabılarından başlıyorum   rengi solmaktan rengi belli olmayan pantolonu tozlu tşörtü ile içimdeki yokluk algısını beynimden  kalbime inişini hissediyordum.Benim gözlerimin aşağıdan yukarı kalkmasıyla göz göze geliyorum gökyüzünün anlamı kadar güzel ve eşsiz bir parlaklıkla karşılıyor beni. Hayat işte deyip geçmeyi huy edinmiş halimizden utanırcasına teşekkür ediyorum. Elimde sabahtan aldığım sıcak bir çay bulursam yerim diye düşündüğüm simitlerim geliyor aklıma ve "simit ister misin" diyaloguyla uzayan yol arkadaşlığını başlatmış oluyorum geri dönüp uzun uzadıya konuştuğumuz dertlestigimiz sokaklar tek tek başıma yıkılıyor gibi hissediyordum . Ne çok acı var ne çok gariplik ki biz bunları sadece yoldan geçerken arabadan izliyoruz farklı hayatlar farklı yaşantıları bilmeden yanlarından geçiyoruz bir sokak başında yada bir parkta ,çöp kenarında... Okuma fırsatı dahi sunulmamış Ömer'e 9 yaşında ve ailesini geçindirme telaşı içinde. Gariplik bununla da kalmıyor iki kız kardeşi varmış ve onlar da annesiyle komşuların yardımıyla yaşam mücadelesi içinde . Tek başlarına bunca yükü kaldırmak zorunda olmalarından tutun da bizlerin bu konuda çaresiz kalışına kadar beynimde oluşan cümbüşler susmak bimiyor oysa günlük gülistanlık bir günde biraz şehri keşfedecek mekanları inceleyecektim.. Hayatın gerçeğinden kurtulma düşüncesi tıpkı salgin bir hastalık gibi hepimizi içine almış ve kör etmiş.  Benim bunları düşünmeme kalmadan yanıma baktığımda Ömer ile yollarımızın çoktan  ayrıldığını farkediyorum yok olmuş gibiydi sanki hiç olmamış gibi... Tıpkı bizlerin hayatlarında varolmaya devam ederken asla onları görmediğimiz gerçeğini vurgular gibi... Hayattan beklentilerimizi bir kenara itip aslında hayatımızın ne olduğu gerçeğini ne zaman göreceğimiz de tam bir muamma içerisinde devam edecek... Ömer ve Ömer gibilere sevgilerle...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

COĞRAFYANIN EDEBİYAT İLE İLİŞKİSİ

PSİKOCOĞRAFYA NEDİR?

NEDEN ANADOLU COĞRAFYASI ?